Pamukkale
Pamukkale, Denizli’de bulunan kaplıcaları ve akan sulardan kalan karbonat mineralleri teraslarını, travertenleri ile meşhur doğal bir mevkidir. Pamukkale UNESCO tarafından belirlenen Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır. Travertenler görsel zenginliğin yanı sıra kalp rahatsızlıkları romatizma göz ve deri rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Pamukkale’de gezilecek yerlerin başlıcaları şunlardır:
Hierapolis
Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin arkeoloji literatüründe Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.
Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. İlk Çağ’da yaşayan Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolis’in bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz.
Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından M.Ö. II. yy’ başlarında kurulduğu ve Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera’dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür.Kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra, tüm niteliğini kaybetmiştir. Hierapolis Roma Dönemi’nden sonra Bizans Dönemi’nde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. 4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philip’in burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, 12. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.
Başlıca Kalıntılar
Ana Cadde ve Kapılar
Yaklaşık 1 km. uzunluğundaki kentin geniş ana caddesi, kenti bir ucundan diğer ucuna ikiye böler. İki tarafında sütunlu galeriler ve önemli kamu yapıları vardır. Her iki ucunda birer anıtsal kapı bulunmaktadır. Bu kapılar ve caddenin büyük bölümü Roma Dönemi’nde inşa edildiğinden, Bizans surunun dışında kalmaktadır. Güneyinde MS.5. yüzyıla tarihlenen ”Güney Bizans Kapısı” vardır. Kuzeyde, iyi korunmuş, üç gözlü ve iki yanında yuvarlak kuleleri olan kapıda, İmparator Domitian’a ithaf edilmiş Latince yazılmış bir yazıt vardır. Bu yazıttan dolayı buna Domitian Kapısı veya Roma Kapısı denir. Bu kapıdan güneye inen yolun surla kesiştiği yerde, MS. 5. yüzyılda tarihlenen “Kuzey Bizans Kapısı” bulunmaktadır.
Surlar
MS. 5. yüzyılda, kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.
Büyük Hamam Kompleksi
Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve esas hamam yapısı yer alır. Palaestra’nın yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. 2. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Apollon Tapınağı
Mevcut tapınak, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerine kurulmuştur. Yerli halkın en eski dini merkezi olan bu yerde Apollon, bölgenin Ana Tanrıçası Kybele ile buluşmuştur. Eski kaynaklar, Ana Tanrıça Kybele rahibinin bu mağaraya indiğini ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildirirler. Apollon Tapınağı’nda üst yapıya ait kalıntılar MS. 3. yüzyıldan geriye gitmemektedir. Tapınak alanına geniş basamaklarla çıkılır.
Tiyatro
Yamaca yaslanmış tüm cephesiyle birlikte korunabilen büyük bir yapıdır. İnşasına MS. 60 yılında olan büyük depremin ardından Flaviuslar döneminde MS. 62 yılında başlanmış, MS. 206 yılında tamamlanmıştır. 50 oturma sırası bulunur ve 8 merdivenle 7 bölüme ayrılmıştır. Caveanın tam ortasından geçen diozomaya her iki yandan tonozlu birer geçit ile girilir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, burada yapılan kazılar sırasında bol miktarda heykel bulunmuştur. Sahne arkasındaki duvarlarda ise mermer kabartmalar yer alır.
Kiliseler
Kent merkezinde, 6. ve 7. yüzyıllara ait bir Katedral, Direkli Kilise ve iki kilise daha yer alır. Ayrıca MS. 6. yüzyıl başında Büyük Hamam Kompleksinin merkezi holü kiliseye dönüştürülmüştür. Kuzey bölgesinde de küçük şapeller mevcuttur.
İnanç Turizmi
Nekropol
Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardes’e giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossae’ye giden güney yolunun iki tarafında yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Kuzey nekropolü, erken Hıristiyanlık dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır
Laodikeia
Çürüksu (Lykos) ırmağının güneyinde kurulmuştur. Kentin adı antik kaynaklarda daha çok “Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” şeklinde geçmektedir. Diğer antik kaynaklara göre ise, kent MÖ. 261-263 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve kente Antiokhos’un karısı Laodikeia’nın adı verilmiştir.
Laodikeia, MÖ. I. yüzyılda Anadolu’nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Kentteki büyük sanat eserleri bu döneme aittir. Romalılar da Laodikeia’ya özel bir önem vermişler ve Kıbyra (Gölhisar-Horzum) Conventus’unun merkezi yapmışlardır.
İmparator Caracalla zamanında Laodikeia’da bir seri kaliteli sikke basılmıştır. Laodikeia halkının da katkılarıyla kentte çok sayıda anıtsal yapı yapılmıştır. Küçük Asya’nın 7 ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması, Hıristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. MS. 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiştir.
Laodikeia’nın Yapıları
Büyük Tiyatro
Antik kentin kuzeydoğu tarafında, araziye uygun olarak Roma inşa tarzında yapılmıştır. Sahnesi tamamen yıkılmış olup, cavea (seyircilerin oturduğu bölüm)ve orkestrası(sahnenin önündeki koro veya oyuncuların yer aldığı bölüm) oldukça sağlam durumdadır. Yaklaşık 20.000 kişiliktir.
Küçük Tiyatro
Büyük tiyatronun 300 metre kadar kuzeybatısında yer almaktadır. Araziye uygun olarak, Roma tarzında inşa edilmiştir. Scenesi (sahne)tamamen yıkılmış olup, cavea ve orkestrasında da bozulmalar mevcuttur. Yaklaşık 15.000 kişi alabilecek büyüklüktedir.
Stadyum ve Cimnazyum
Kentin güneybatısında, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Stadyumun ek yapıları ile cimnazyum bir bütünlük teşkil edecek şekilde yapılmıştır. MS. 79 yıllarında yapılan stadyumun uzunluğu 350 metre, genişliği 60 metredir. Amfiteatr şeklinde yapılmış olan yapının, 24 oturma basamak sırası bulunmaktadır. Büyük bölümü tahrip olmuştur. MS. 2.yy. ‘da yapılan cimnazyumun, Proconsul Gargilius Antioius tarafından inşa ettirilerek İmparator Hadrianus ve eşi Sabina’ya ithaf edildiğine dair yazıt bulunmuştur.
Anıtsal Çeşme
Kentin ana caddesi ile ara caddesi köşesinde yer almaktadır. Roma dönemi yapısıdır. İki cepheli olarak yapılmış havuz ve nişleri vardır. Bizans zamanında onarım görmüştür.
Meclis Binası: Kentin güneybatısındadır. Dikdörtgen planlı olan anıtsal yapı, doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Ana giriş doğu cephesindedir.
Zeus Tapınağı
Antik Laodikeia kentinin sütunlu caddesinin doğu kesiminde, küçük tiyatro ile Nymphaeum (anıtsal çeşme)arasında bulunmaktadır.
Büyük Kilise
Sütunlu caddenin güneyinde caddeye bitişik olarak inşa edilmiştir. Sadece taşıyıcı bölümlerinden bir kısmı ayakta kalmıştır. Ana giriş kilisenin batısındadır.
Kaplıcalar
Karahayıt Kaplıcası
Pamukkale termal kaplıcası sisteminin bir kolu sayılan bu kaplıca, Pamukkale’nin 5km kuzeyinde, Karahayıt Kasabası’ndadır. Kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago, gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi gelir.
Pamukkale Kaplıcaları
İl merkezine 18km uzaklıkta bulunan eski Hierapolis kentinin bulunduğu alandır. Travertenler yaratan karstik alanlardan çıkan sular; bünyesindeki kireç çözeltisi, genellikle beyaz renkte ve pamuk balyalarını andıran kalker tüflerini, Pamukkale travertenlerini oluşturmaktadır.
Pamukkale termal suyunun tedavi edici özelliği, çok eski çağlardan beri anlaşılmış, yüzyıllar sonra şifa niteliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kaynaklar etrafında dini ayinler yapılmış, şenlikler düzenlenmiş, büyük devlet adamları ve zengin kişiler antik dönemde tedavileri için Hierapolis’e gelmişlerdir.
Yer | Pamukkale |
---|